Şükrü Sak ve Fikre Rabıta Üzerine

Şükrü Sak ve Fikre Rabıta Üzerine

Birçoklarının bilmediği birçok şeyin canlı şahidi bir adam olarak, konu Salih Mirzabeyoğlu olduğunda, çok az sayıda; belki 3-5 kişiye saygı duyarım. Şükrü Sak da bu insanlardan biridir. Fırtınalı yılların şartlarında çok az görüşmüş olsak da kendisini 90’lı yılların başından bu yana tanırım. Mücadele ve sahici dava adamı olması bir yana, gazeteci olarak da birçok faaliyetin mutfağındaki mütevazı ve dik adamdı Şükrü Sak.

Ve bu yüzden, 28 Şubat sürecinde ezilmek istenen ama ezilemeyen, iş başa düştüğünde riske girmemek için yaşam şartları mağduru mızıkçılığı yapmayan ender isimlerden biri olarak onun yolu da cezaevlerine düştü. Cezaevlerinde birçok insan mümkün olduğu kadar ‘rahat’ yatmak ister. Ama Şükrü Sak, başka bir tutukluğunu mahsup ettirip hemen tahliye olabileceği bir durumdayken mahsubunu yaptırmayıp, kendini sevk ettire ettire Kumandan’ın yan hücresini mesken tutmuş ve Kumandan yalnız kalmasın diye, O tahliye olana kadar yan hücresinde gönüllü olarak kalmış bir adamdır.

Kitaba gelince…

Okurken, adeta Kumandan’ın karşısındaymışım ve O konuşuyormuş gibi hissedip çok kereler boğazım düğümlendi ve çok kereler geçmişe dönüp geri geldim ve ama daha önemlisi, değişen eşya ve hadiseler çerçevesindeki birçok hususta kendimi yeniden sorguladım. Duruşumu, tavrımı, düşüncelerimi, bakış açımı… İnsan ilişkileri, kişisel gelişim ve birçok husus… O’na göre…

Ve kitaptaki bazı özel konular; Kumandan’ı içeriden ve dışarıdan bir zombi ordusu gibi kuşatan din yobazları ve küfür yobazları. Mükemmel(!) operasyonlarla yanına yöresine ve cezaevinde dibine kadar sızdırılmış tekke soytarıları, suikastçiler, meczuplar, kırıklar, maceraperestler…

Ve tüm bunların ortasında destansı bir mücadele veren Kumandan’ın, her sayfadan fışkıran saf fikir ışıltıları… Bana göre kitap tam olarak bu.

Kumandan, kendi dünya görüşünün kütüphanesini inşa edip Büyük Doğu’yu lif lif açarken, çok defalar, kitaplık çaptaki bir meseleyi bazen bir paragraf içinde ve bazen doğrudan doğruya kitabının adında bir cümlede anlatırdı. Örneğin ‘İktisat ve Ahlak’ gibi, ‘Hukuk Edebiyatı’ gibi. O’nu ‘okumayı’ bilenler, bu kitapta birçok yerde aynı şeyi görecekler ve ‘aha’ diyeceklerdir; kitabın kapağında yazan ‘FİKRE RABITA’ gibi…

Şükrü Sak hocama teşekkür ve saygıyla.

 

Yazan Şamil İGDE - Ağu 31 2024. Kategori Gündem, Kültür Sanat, Türk İslam. Bu yazıya yapılan yorumları takip edebilirsiniz RSS 2.0. Bu yazıya yorum yapabilir ve geri izlemede bulunabilirsiniz

Yorum yaz

Göndermeden önce alttaki eksik işlemi tamamlayınız. *

Ebed Bizimdir - Kuzey Kafkasya bölgesi ağırlıklı olarak, Türk-İslam coğrafyasından özel haberler, yorumlar ve makaleler.