Şamil Basayev’i Kim Öldürdü
Gençliğinin ilk yıllarında Moskova’da ticaret yapmaya çalışan Şamil Basayev’in asıl yetenekleri, 1990’ların başında ülkesi Çeçenistan’ın Rusya ile yaşadığı siyasi ve askeri sorunlar ve çatışmalar karşısında ülkesinin safında yer alması ve Abhazya-Gürcistan savaşında da ülkesi Çeçenya adına Abhazya direniş saflarına gönüllü olarak katılışıyla ortaya çıkar.
Başarısız bir ticari girişimin ardından atıldığı yeni dünyasında ortaya çıktığı ve herkes tarafından görüldüğü gibi, aslında siyasi ve sosyolojik süreç okuyabilen, iyi gözlem ve planlama yapabilen, gerektiğinde inisiyatif alabilen, örgütçü, lider özellikleri olan ve imkanların ve enerjinin nasıl kullanılması gerektiğini doğuştan bilen bir askeri zekadır.
Ve fiilen katıldığı tüm meselelerde ortaya çıkan bu özellikleri ve gözükara savaşçılığı, onu çok kısa sürede bütün dünyanın hayretle takip ettiği bir saha komutanı olarak tarih sahnesine çıkarır.
Ticari girişiminde kısa sürede başarısız olan ve hatta Moskova’dan iflas etmiş bir borçlu olarak ayrılan Şamil Basayev, ticari ilişkilerde günümüzde herkesin az çok bildiği ve karşılaştığı kaypaklıkların, ahlaksızlıkların, alçaklıkların vb. sökmediği silahlı çatışma hayatında, bir anda bütün yetenekleriyle inkişaf edip, bedene bürünmüş bir masal kahramanı gibi yüzbinlerce insan arasından sivrilip, kendine benzeyen insanları da etrafına toplayarak meydan yerine dikilir. Etrafında, köhne düzenlerin sağladığı yanaşmacı özgüven sayesinde önüne geleni dolandıran tüccar vb. etiketli aşağılık insan tipi değil, inançları için canlarını ortaya koyan ve sadece silahların konuştuğu bu tehlikeli dünyayı bilen insanların çok iyi anlayacağı üzere “silah arkadaşı” denilen insanlar vardır. Bu da gücüne güç katar.
O kadar maharetli, ketum ve öngörülemez bir savaşçıdır ki gerçek yetenekleriyle ortaya çıktığı 1990’lardan, suikaste uğradığı zamana kadar hakkında her hafta basına servis edilen öldürülme haberlerine dünyada hiç kimse inanmaz. Çünkü Şamil Basayev, yıllar boyunca tekrar tekrar duyulan yüzlerce “öldürüldü” haberinden sonra mutlaka, hiçbir Rus istihbarat gücünün tahmin edemediği bir noktada yeniden ortaya çıkar. Ortaya çıkışları da sadece kameralara yüz gösterme şeklinde olmaz; bütün Rus karargahının çok iyi bildiği gibi, her göründüğünde Moskova’yı felce uğratan bir darbe de vurur.
Bu yetenekleri, Cahar Dudayev ve Aslan Maskhadov gibi Rusya’yı birkaç yıl içerisinde defalarca yenilgiye uğratmış askeri dehaların zaferle sonuçlanan askeri harekatlarında yer alarak pekişir. Ve artık 90’ların ortasına gelindiğinde Şamil Basayev, sadece Kafkasya’nın ve bölge insanlarının değil, bütün dünya insanlarının gözünde ele geçirilemeyen, yenilemeyen, sorunları bir şekilde kendi metodlarıyla çözen bir efsane haline gelir.
Şamil Basayev, Rusya’yı çok iyi gözlemlemiş ve analiz etmiş bir askeri zeka olarak, fiziken devasa bir alana yayılmış haldeki bu işgal mekanizmasının ayakta kalmasını sağlayan (askeri anlamda) ana damarlarının kesilmesinin çok zor olduğunu ama geniş vücudunun her yanındaki yüzlerce kılcal damar ve sinirlerin bir cerrah ustalığı ile kesilmesi durumunda, cüssesini ancak ayakta tutabilen enerjisinin, bu darbeleri kaldıramayacağını çok iyi analiz etmişti ve ne yapacağını biliyordu. Ve Rusya gibi devasa bir alana yayılmış işgal mekanizması karşısındaki her askeri manevrasının başarısının sırrı tam olarak buydu.
Şamil Basayev’in hızlı sivrilişi elbette ona (belki de kendisinin bile şaşırdığı) oldukça çok sayıda müttefik, dost ve düşman kazandırmıştı. Ve Rusya’nın pes ederek 1996’da Çeçenlerle anlaşma masasına oturduğu zafer yılına, bütün dünyanın ilgi odağı haline gelmiş bir profil olarak girmişti.
Ancak bu zafer ondan çok şeyi de alıp götürmüştü. Savaş alanlarını titreten komutan, dünyada artık yapayalnızdı. Ailesinden, çocukları dahil neredeyse kimse kalmamıştı. Kendisini ticaret yalanlarından savaş alanlarına taşıyan ve dünyaca meşhur bir isim yapan bağımsız bir ülke hayalinin lideri, başkumandanı ve sembol ismi Cahar Dudayev artık yoktu. Savaş zamanı birlikte zaferden zafere koştuğu eski komutanı ve yeni devlet başkanı Aslan Maskhadov’la ise bizim sebeplerini halen tam olarak bilmediğimiz anlaşmazlıklar yaşıyordu. Hayatta kalan ve eskiden tanıdığı diğer saha komutanlarının çoğu başlarını alıp gitmiş, başka başka işlere bulaşmışlardı. Kendisi de devlet başkanlığı seçimlerinde aday olmuş ancak kazanamamıştı.
Seçimlerin ardından Devlet Başkanı Aslan Maskhadov’un kendisine verdiği hükümet görevlerini ilk başlarda kabul etse de, kısa süre sonra bu görevlerinden de istifa etmişti.
Ve kısa bir süre siyaset sahnesinde boy gösterdikten sonra, bir anda ortadan kayboluvermişti…
Ta ki 1999 yılına kadar…
Şamil Basayev 1999 yılında tekrar ortaya çıktığında, bu defa yanında daha önce kendisini destekleyerek Çeçen topraklarına girebilmiş olan birtakım ortadoğu kökenli Selefi isimler vardı…
Bu şahıslar, küresel selefi sermayenin dünyadaki çatışma alanlarına atadıkları, küresel ilişkileri hiçbir zaman tam olarak anlaşılmamış insanlardı ve bölgede tutunabilmelerinin tek yolu, Şamil Basayev gibi güçlü bir ismin koruma kalkanı arkasında kalabilmeleriydi.
Diğer Çeçenler, yaşam tarzı ve din anlayışı olarak kendilerine benzemeyen, üstelik ülkelerinin iç meselelerine karışabilmeye kadar cüret göstermeye başlayan selefileri yabancı olarak görüyorlar ve ülkelerinde istemiyorlardı. Onların Kafkasya’ya yerleşebilmeleri ise Şamil Basayev’in koruma kalkanı sayesinde mümkündü. Bunu da bir şekilde Şamil Basayev’in himayesini kazanarak başardıkları görünüyordu. Şamil Basayev kendisi selefi, vahhabi vb. olmadığı halde, küresel bir sermayeye sahip olan bu gücü kontrol altında tutarak faydalanmak mı istiyordu, yoksa o da selefiliğin kopyala-yapıştır mantığı üzerine kurulu din anlayışından mı etkilenmişti? Bunu kimse kesin olarak bilmiyor. Şahsi kanaatim; hiçbir zaman selefiliği din anlayışı olarak benimsemediği yönünde.
Öyle veya böyle… Neticede etrafında bir grup insanla birlikte bir anda Çeçenistan’ın merkezine uzak bir noktada, Dağıstan sınırında yeniden ortaya çıkmıştı…
1999’da Şamil Basayev cephesinde durum buyken, ülkesi Çeçenistan’da ise işler hiç iç açıcı görünmüyordu. Seçilmiş ikinci devlet başkanı Aslan Maskhadov tam anlamıyla yapayalnızdı. Seçimlerde halk oyunun çoğunluğunu kazanarak iktidara gelmiş olsa da, etrafında Magomed Khambiyev ve birkaç kişi dışında tesis edilmeye çalışılan devlet nizamına tam itaat eden başka kimse yoktu.
Daha önceki birçok saha komutanları çekip gitmiş ve kendi “işlerine” koyulmuşlardı. Aslan Maskhadov, devlet güvenliğini tehdit eden işlere bulaşan bu isimlere karşı öfkeliydi. Örneğin Hamzat Gelayev’in rütbesini ere düşürmüştü. Hükümette yer alan dayısı Vaha Arsanov sayesinde her defasında tutuklanmaktan paçayı kurtaran Arbi Barayev, Akhmadov ve benzerleri Bakü-Rostov karayolunu mesken tutmuşlar ve gelir kapısına çevirmişlerdi.
Aslan Maskhadov, artık kendi başına hareket eden Şamil Basayev ve selefiliğin Çeçenistan’da yayılmasının mimarı olan Movladi Udugov’a da öfkeliydi. Rivayete göre Şamil Basayev, Aslan Maskhadov’un bu konudaki sorularına “Dağıstan’ı da Rusya’dan kurtarıp sonra Azerbaycan’a gideceğim ve beni bir daha görmeyeceksiniz, merak etmeyin işleri karıştırmayacağım” demişti. Ama işler dediği gibi yürümüyordu; kendi hayalinde yarattığı dünyayı inşa etmek için attığı her adım, hem Rusya ve hem de tüm dünya tarafından meşru Çeçen Devleti İçkerya Cumhuriyeti ve yönetimine fatura ediliyordu.
İçkerya Cumhuriyeti’nin düzenli polis ve asker gücü neredeyse kalmamış gibiydi. Cumhurbaşkanı Aslan Maskhadov’a sadık kalan ve emirlere tam manasiyle itaat eden Savunma Bakanı ve İçkerya Milli Muhafızları’nın kumandanı Magomed Khambiyev gönüllülerden kurduğu küçük bir askeri güçle devleti ayakta tutmaya çalışırken, Hünkarpaşa İsrapilov gibi bağımsızlık savaşının gerçek kahramanlarından bir avuç insan da Aslan Maskhadov’la birlikte ülkelerini savunmaya çalışıyorlardı.
Kısa bir süre sonra, uluslararası ilişkilerde Aslan Maskhadov’a yol açmak için tüm gücünü kullanan Khoz Ahmed Noukhayev’in girişimleri sonuçsuz kaldı. Aslan Maskhadov, Khozh Ahmed’in organize ettiği İngiltere, Türkiye ve ortadoğu ülkelerine yaptığı gezilerde, neredeyse hiçbir ülkede bir devlet başkanı olarak karşılanmadı ve dikkate alınmadı. Çünkü hiçbir ülke, Çeçenistan için Rusya ile ilişkilerini bozmak istemedi. Aslan Maskhadov Türkiye’yi ziyarete geldiğinde bile, en azından nezaketen de olsa devlet başkanı muamelesi görmedi.
Ve Çeçenistan, korkunç bir maddi sıkıntı içindeydi.
Rusya ile yapılan anlaşmada mutabık kalınan anlaşma maddeleri çerçevesinde Moskova yönetimi, savaşta adeta yok olan olan ülkenin yeniden imarı için Çeçen hükümetine tazminat niteliğinde paralar ödüyordu. Ancak bu paralar bile daha hükümetin kontrolündeki hazine kasasına girmeden bir şekilde buharlaşıyordu. Savaş sırasında Türkiye’de kurulmuş olan Çeçen Komitesi’nin ulaştırmaya çalıştığı para bile çetelerce çalınmış, bu yardımları defalarca taşıyan Çeçen kökenli iki Türk işadamı kaçırılarak fidye istenmişti. Onları aylar sonra Hünkarpaşa İsrapilov kurtarabilmişti.
Ve Aslan Maskhadov’un etrafında, sadece Savunma Bakanı Magomed Khambiyev’in gönüllülerden teşkil ettiği küçük bir muhafız birliği dışında güç kalmamıştı. Çeçenistan içerisinde bir sürü çete türemiş, hepsi kendi devletçiklerini kurmuşlardı.
Şamil Basayev ise maalesef pek oralı değildi. Zaten Aslan Maskhadov ile ilişkileri artık kopma noktasına gelmişti. Aslan Maskhadov için “başımıza kukla seçtik” diyebilecek kadar sert bir üslup kullanmaya başlamıştı. Şamil Basayev, Çeçenistan’ın bağımsızlığını pazarlık dahi etmeyeceğini söylüyordu ama artık siyaseten başka bir yörüngede hareket ettiği ve kendine başka bir dünya kurmaya çalıştığı açıkça görülüyordu.
Yanındaki Ürdün kökenli Hattab isimli arkadaşı ve kendi eğittiği 300 kişi kadar oldukları (bazı kaynaklar bu sayının zaman zaman 1000 kişiyi aştığını iddia etse de kesin sayı belirsizdir) söylenen militanlarıyla Dağıstan’daki bir Rus birliğine saldırıp, peşinden bir düzine Dağıstan köyünün yçnetimini ele geçirdiğinde tüm ipler koptu. Çünkü ne Dağıstanlılar böyle bir hareketa hazırlarlardı ne de isteklilerdi ve ne de meşru Çeçenistan yönetiminin böyle bir planı vardı.
Şamil Basayev’in Şura adını verdiği birkaç gizli toplantıya katılan birkaç selefi Dağıstanlı dışında, kimsenin birşeyden haberi yoktu. Hatta Şamil Basayev ve Hattab’ın operasyonu sırasında ilk direniş gösterenler Dağıstanlı yerel polisler ve halk olmuştu. Şamil Basayev ve Hattab’ın, bir Rus üssünü vurarak başlattıkları Dağıstan saldırısı çok kısa bir süre içerisinde amacına ulaşamayarak bitti. Ancak olaylarla hiç alakası olmayan ve yurtlarında yeni bir yaşama tutunmaya çalışan Çeçen halkı açısından korkunç sonuçları oldu.
Rusya Hükümeti, Çeçen Hükümeti’nin anlaşmaya uymadığını ve bölge için tehdit unsuru bir alan haline geldiğini gerekçe göstererek, Hasavyurt Anlaşması’nı yok saydı ve doğrudan Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı hedef aldı. Zaten neredeyse hiçbir savunma hattı kalmayan Çeçenistan bu kez direnemedi.
Rusya ordusu, kara harekatından önce başlatıp aylar boyu sürdürdüğü hava ve topçu saldırılarıyla ve füzelerle Çeçen şehirlerinin büyük kısmını adeta haritadan sildi. Cumhurbaşkanı Aslan Maskhadov yanındaki birlikle birlikte kırsala çekildi. Şamil Basayev ve militanları da yeniden Çeçen topraklarının derinliklerinde mevzi aldılar.
İkinci Rusya saldırısı Çeçen halkı için tam anlamıyla bir yıkım oldu.
Ülkeyi geleceğe taşıyacak olan en değerli sadık evlatları ve isimsiz kahramanları (Hünkarpaşa İsrapilov gibi birçok isimler) Rusya ordusuyla girdikleri göğüs göğüse çatışmalarda şehit oldular ve yerleri bir daha dolmadı.
Moskova, bir yandan da yeni bir yerel yönetim kurma gayretindeydi. Daha önce Rusya’ya karşı verilen savaşlarda Cahar Dudayev ve Aslan Maskhadov’u destekleyen Çeçenistan Müftüsü Ahmet Hacı Kadirov, gidişattan uzun süredir memnun olmayan yerel Çeçen liderlerden biriydi. Aslan Maskhadov’dan ümidini kesince Moskova tarafından tanınan bir yerel lider olarak bir şekilde masaya oturup ve Moskova ile anlaşarak ülke yönetimine talip olduğunu açıkladı.
Daha önce kendisine araba hediye eden Şamil Basayev ve etrafındaki selefiler bu kez onu mürted ilan ettiler. Hükümet otoritesinin kalmadığı ve Çeçen halkı açısından korkunç bir kaosun hüküm sürdüğü bu süreçteki Rusya’nın düzenlediği şaibeli ve geçersiz seçimlerde Ahmet Hacı Kadirov yeni devlet başkanı seçildi.
Aslan Maskhadov’un 2005’te şehit edilmesiyle de yeni bir dönem başladı.
Sadece eski kumandanları, ailesi ve devleti değil; Şamil Basayev’in artık bir ayağı da yoktu.
Bu süreçte halk desteğini ve dolayısıyla nüfuz alanını büyük ölçüde kaybetmiş olan Şamil Basayev, bu noktadan sonra cephede de manevra alanı bulamayarak, sabotaj ve vur-kaç, baskın, suikast, cezalandırma tarzında eylemler düzenlemeye başladı ve kendi mücadelesine uzun süre böyle devam etti.
Kaynak açısından da selefilerin sağladığı küresel sermayeden kendisine ayrılan pay dışında başka bütçesi kalmamıştı. Bu bütçenin de zaman zaman 60 milyon USD kadar olduğu söylenmekteydi.
Yani Çeçen Cumhuriyeti İçkerya Cumhurbaşkanı Aslan Maskhadov savaş sonrası ülkesinin bir caddesini onaracak kadar kaynak bulamazken, Şamil Basayev 60 milyon USD gibi bir bütçeye sahipti.
Elbette küresel selefi sermayesinin elebaşıları ona bu bütçeyi sağlarlarken, kendisinden gizli-açık beklentileri vardı.
Bu beklentilerin en başında gelen husus ise Kuzey Kafkasya’da selefi din anlayışına(!) göre kurulacak sözde bir İslam devletiydi. Şamil Basayev, kendisine sağlanan bütçesini kendi mücadelesi için kullanıyordu ama selefi bütçesinin de kendisinden beklediği hamleler vardı. Şahsen edindiğim kesin bir bilgim olmamakla beraber, bazı kaynaklara göre Şamil Basayev’in o dönem gerçekleştirdiği bazı küçük çaplı sabotaj eylemlerinin, selefilerin beklentilerini kısmek karşılamak ve onların gözünü boyamak amacı güttüğü de söylenmekteydi.
Sözde bir İslam Devleti ilanı için Çeçenistan’da fırsat kollayan selefileri Çeçenistan’dan uzaklaştırıp Dağıstan’da Rusya ile karşı karşıya getirmek istediği, bu sayede hem bütçesinin karşılığında onlara bir savaş alanı hediye etmiş olmayı ve bu sayede bir taşla birden fazla kuş avlamak istediği de o yılların yeraltı gazetesinin fısıltıları arasında dolaşmaktaydı. Bu iddialara göre Şamil Basayev selefileri kullanıyordu ve bir yandan da Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’nın selefilerce yıkılıp yerine sözde bir İslam devleti kurulmasının önünde engeldi.
Ancak cephe gerisi ve planlama masası daima karışık dosyalarla, bilgilerle, analizlerle doludur…
Belki de Şamil Basayev’in bu çaresizce manevralarını sadece selefiler değil, FSB analizcileri de fark etmişlerdi… FSB, bir yandan Şamil Basayev’in manevra alanlarını ve lojistik kanallarını keserken, bir yandan da selefilere kontrollü yaşam ve manevra alanları açacak planlar yapmıştı. Bu sayede selefi çetelerin Şamil Basayev karşısındaki güçleri artacaktı. Kaldı ki Rus Gizli Servisi FSB’nin selefilere sağladığı örtülü ve kontrollü serbestliği, Ahmed Zakayev de yıllardan bu yana dile getirmektedir.
Gidişata bakılırsa da hal böyleydi. FSB’nin sağladığı kontrollü serbestlik selefilerin işine yararken, Şamil Basayev’in manevra alanları neredeyse yok denecek kadar azalmıştı ve Şamil Basayev bir süre sonra artık selefi elebaşılarının planlarına engel teşkil eder bir pozisyonda kalmıştı ki FSB’nin istediği tam olarak buydu.
FSB ve selefilerin hesapları tam bu noktada kesişiyordu. Bundan sonrası kendi kendine gelecek, Şamil Basayev’i ya Ruslar öldürecekler ya da selefilerle yaşadığı ve yaşayacağı sorunlar onu etkisiz hale getirecekti. Bu süreçte, Movladi Udugov’un selefi çizgisi ve söylemlerinin zaten az sayıda kalmış olan Çeçen savaşçıyı da selefilerin kadrosu haline getirdiği dikkatli gözler tarafından çok net bir şekilde görülmekteydi.
Selefiler yıllar boyunca Şamil Basayev’e bütçe sağlayarak arka planda hedeflerine ulaştıracak fırsatları kollamak yerine, FSB’nin kendilerine açtığı alanda palazlanarak, Çeçenistan’daki projelerini hayata geçirme fırsatı bulmuşlardı.
Ancak, manevra alanı çok daralmasına rağmen kendine az sayıdaki sadık adamlarıyla kendi mücadelesi için durmadan hareket etmek zorunda olan Şamil Basayev, hem Rusya ve hem de selefiler için engel teşkil etmeyi sürdürüyordu. Selefiler onu doğrudan doğruya karşılarına alarak aşamıyorlardı çünkü hesap sormaya başlarsa onu durdurabilecek hiçbir güç yoktu.
O halde Şamil Basayev ya hizaya gelmeliydi ya da selefilerin planlarının sıhhati için bir şekilde yok edilmeliydi.
Birçok insanın bilmediği üzere; Beslan katliamı sonrasında Putin’e mektup yazarak, savaşı en az 10-15 yıl durdurmayı teklif eden Şamil Basayev’in planları ile Çeçen Devleti’ni yıkarak yerine bölgede bir sözde İslam devleti kurmak isteyen ve bunun için yıllarca Şamil Basayev’e kaynak aktaran selefilerin planları, zaten uzun süredir uyuşmuyordu.
Putin ve Şamil Basayev’in bir anlaşma noktası bulması neredeyse imkansızdı belki evet ama bu teklif, Şamil Basayev’in savaşı bitirecek bir fırsat bulduğunda bunu kaçırmayacağını gösteriyordu. Bu da küresel selefi sermayesinin Kuzey Kafkasya’da oluşturmaya çalıştığı çatışma bölgesi hedefinin tam karşısında, Rusya’dan da büyük bir potansiyel tehditti. Yıllardır Şamil Basayev’e bütçe, insan gücü ve lojistik destek sağlayan küresel çete, zaten Şamil Basayev’in buna benzer hamlelerinden rahatsızdı.
Ve evet… Aslında uzun süreden beri Şamil Basayev ve selefi destekçilerinin hesapları uyuşmuyordu ve Beslan katliamı sonrasında Putin’e teklif ettiği savaiı durdurma teklifiyle bu tamamen ortaya çıkmıştı. Orta ve uzun vadede ya Şamil Basayev’in yok olması gerekecekti ya da selefilerin.
Kimsenin dikkatini çekmeden bu süreci değerlendirmeye çalışan FSB’yi de tekrar hatırlatalım.
Yani Şamil Basayev artık sadece Rusya için değil, FSB’nin planları paralelinde kendilerine açılmış olan kontrollü serbestlik alanında palazlanan selefiler için de bir tehditti.
Daha önce araba hediye ettiği eski Çeçenistan müftüsü Ahmet Hacı Kadirov’un öldüğü ve kendisinin üstlendiği patlama sonrası, Çeçenistan içinde de öncekinden çok daha fazla sayıda iç düşmanı oluşmuştu. Sadece Ahmet Hacı Kadirov’un klanı ve akrabaları değil, nüfuslarının yarısını savaşta kaybetmiş Çeçen halkı da artık Şamil Basayev’e destek vermiyordu. Şamil Basayev’in daha önce kimi zaman 20-25 yıl, kimi zaman 50 yıl sürdürebileceğini söylediği savaşın hangi insan, hangi uluslararası destek ve hangi para ile sürdürülebileceği şüphe ve soruları, insanları sonu belirsiz savaşlar veya yaşama tutunma arasında iki tercihten birini seçmeye zorlamıştı.
İnsanların çoğuna göre, daha önce Caharkale sokaklarında elinde silahlarıyla Rus tanklarına bela olan Şamil, artık başka bir dünyada yaşıyordu ve bu da kitlesel desteğinin bitişi demekti.
Şamil Basayev, artık silah ve mühimmat tedarikinde de zorlanıyordu. Önceden, Cahar Dudayev’in Azerbaycanlı eski ve nüfuzlu silah arkadaşları sayesinde güvenli kanallardan gelen silah ve mühimmat, Şamil Basayev için hiç güvenli olmayan ve çok zor yollarla tedarik ediliyordu. Ve elbette yeraltı dünyasının silah tüccarlarının paraya tapan gözleri, Şamil Basayev’in mücadelesinden çok, daha geniş tedarik kanallarına ve Şamil Basayev’in bütçesini sağlayan paraya sahip olan selefilerdeydi.
Şamil Basayev’in ilk gençlik yıllarında fırtınalar ve savruluşlarla dolu başlayan ama her şeye rağmen ülkesinin geleceği endişesi ile geçen kısa ve birçok sırla dolu hayatı, işte bu silah tedariklerinin birinde sonra erdi.
İnguşetya’da kendisine teslim edilen birkaç kamyonluk mühimmatı bizzat teslim aldıktan bir süre sonra yaşanan bir patlamada şehit oldu. Sürekli yanında olan yakın ve sadık arkadaşlarının hiçbiri sağ bırakılmadı.
Herkes ilk başta gözünü ve kulağını Moskova’ya çevirdi ama Rusya Hükümeti yetkililerinin bile olayı tam olarak bilmedikleri ve emin olmak için laf çevirdikleri dikkatlerden kaçmadı. Sonradan birkaç senaryo ile olayı kendilerine mal eden Rusya’ya, birçok insan hala inanmış değil.
Şamil Basayev gibi bir profili planlı bir şekilde öldürmüş olan Rusya’nın bunu davul zurnayla ilan etmesi gerekirken, öldüğünden emin olduktan sonra mırın kırın ederek ve emin olamamış bir üslupla “öldürdük” demesi şüpheli görüldü.
O halde öldürenler kim yahut kimlerdi?
Şahsi kanaatime göre onu kim veya kimlerin öldürdüğünün ipucu, ondan sonra ortaya çıkan büyük boşluğu kimlerin dolduğunda saklı ki bu da aslında çok açık bir şekilde ortada.
Elbette ve mutlaka işin bir yanında Rusya ve FSB vardı ama onun öldürülmesinden sonra yaşanan gelişmeler, şimdiye kadar sinsice gizlenen diğer aktörleri de net bir şekilde gösteriyor.
Şamil Basayev’in öldürülmesinden kısa bir sonra, Çeçen gençlere selefiliği bulaştıran birtakım tipler, onun yokluğunda oluşan büyük boşluğu kısa sürede kendi projeleriyle doldurdular. Ve çok geçmeden, gayet rahat bir şekilde Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı lağvettiklerini, bayrak ve sınırlarını tanımadıklarını ilan ettiler. Çünkü Şamil Basayev artık kimse için tehdit değildi. Bu yaptıklarını meşrulaştırmak için Dokko Umarov, kimsenin inanmadığı çelişki ve mantık hatalarıyla dolu bir konuşma yaptı ve yaptıkları şeyi, yani meşru Çeçen Devleti’ni ortadan kaldırıp yerine sözde Kafkasya Emirliği’ni ilan etmesini, daha önce Şamil Basayev’in bizzat kendisinden istediğini söyledi.
Daha sonra, Çeçen gençler arasında eskiden sevilen ve “dede” lakabıyla tanınan Supyan Abdullayev de bir kamera kaydı yayınladı. Alaycı bir yüz ifadesiyle konuşan Supyan da (tam olarak kendisinin kullandığı kelimelerle) artık İçkerya bayrağındaki kurt için ve Çeçenistan’ın sınırları için savaşmadıklarını söyledi. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya’yı lağvettiklerini açıkça tekrar ilan etti.
Daha fazla uzatmak gereksiz; biraz karışık olsa da sanırım büyük fotoğrafı gördük.
Şamil Basayev’e kurulan tuzağın faillerinin parmak izlerini işte bu kısa hikayede kendiniz bulabilirsiniz.
İsterseniz kendi ekleme ve çıkarmalarınızı da kendiniz yapabilirsiniz.
Ben bu noktadan sonra sadece birkaç cümle daha ekleyeceğim.
Şamil Basayev’i anlatan, belki detaylarda hatalar da içeren bu kısa hikaye son buldu ama ya hikayedeki diğerlerine ne oldu?
Rus gizli servisi servisi FSB ve diğer Rus güçleri, Çeçen bağımsızlık mücadelesini, Şamil Basayev’i yok ederek veya yok olmasını kolaylaştıracak şartları sağladıktan sonra, daha önce nedense hiç ulaşamadıkları ve çünkü kontrollü bir hareket alanı hediye ederek Çeçen bağımsızlık mücadelesini bir terör projesine çevirmelerini umdukları selefi yapılanmayı yok etti. Çünkü artık Çeçenistan’da onlarla işleri bitmişti.
Geriye birçok ülkede yaşamak zorunda kalan çok sayıda istenmeyen Çeçen mülteci, Rusya ile anlaşsa da sürekli bunun bedelini ödemek zorunda olan bir siyasi iktidar ve dünyada emsali görülmemiş bir katliama uğradıktan sonra her şeye rağmen yaşama tutunmaya çalışan ve artık dünya üzerinde başka hiçbir şeye değer vermeyen bir halk kaldı ki haklılar da.
Köklü milletler, büyük acıların oluşturduğu sanat eserleridir. Hiçbir köklü millet, maalesef asırlık acıların teknesinde yoğurulmadan doğmamıştır. Çeçen halkı bu yüzden dünyanın en güzel sanat eserlerinden biridir. Ben de yüzlerce yıllık acılarını sırtlarında taşıyarak her şeye rağmen yeniden yaşama sarılmaya çalışan, mensubu da olduğum bu halkın önünde şahsen saygıyla eğilerek bitiriyorum.
Ruhu şad olsun.
Şamil İGDE
(Sohbetten yazıya döküldüğü için oluşan hatalar nedeniyle bir kez düzenlenmiştir)