Muştu
Muştu
Temmuz sıcağını bilir misiniz?
İnsanı yorduğu nisbette susatır
Dağ başına kök salan ağaçları
Genç ihtiyar demeden çatlatır
Selam verip girdik bahçeye
Tek yaprak kımıldamıyordu
Sıra sıra incir ceviz ağaçlarında
Fıstık yeşili yapraklar ışıldamıyordu
Yorgun toprağı imzaladık
nakşettik çizmemizden izleri
İşe koyulup sulamaya başladık
Gölgesinde serinlediğim cevizleri
Suyu verdikçe kımıldadı yapraklar
Yorgunluğunu ileri vakte attı topraklar
Yorulma sırasını ağaçlardan biz aldık
Anlayacağınız doğadan rol bile çaldık
Farkettim babamın terinden yüzünden
Paydos dedik işe
Ne de olsa görklü gökyüzünden
Çekilen güneş muştusudur akşamın
Yolda birden telefonu çaldı babamın
Arayan biricik bacımdı
Hamileliğinin belki de son acıları
Yolda öğrendik artmış sancıları
Telâşın mutluluğa yuva olduğunu
Köye gelince annemin gözlerinde gördüm
Babam üzerini değiştirmeden
Hastane yoluna koyulması
Ve nihayet
Saatler sonra Aras Mirza’nın doğması
Beklemenin kaç bucak olduğunu
Duanın o denli sıcak olduğunu
O gün biraz olsun anlamıştım
Akşamı, heyecanımın içinde
Yapayalnız öldürdüm
Bir güneş doğdu, soldurdum
batarken geldiler
Hastaneye giden sekiz el
Dönünce on eldiler
Gün aşırı sevmeye gittim yeğeni
Mirza’yı her gören olsa da duacı
Gökyüzünü sığdırdığı gözlerini
Bir odaya hapsetmek ne acı
Kırk günün sonunda çıktı dışarı
Anne kucağında seyretti yıldızları
Gündüzler minik omzuna acımasız bir kâhya gibi bıraktı yorgunluğu
Gündüzler aşikâr etti
Geceye meftunluğu
Onun bu huyunu kendime benzettim
Geceyi, ona bakıp resmettim
Odasında buğday sarısından hallice bir avize vardı
Ona bakıp bakıp ağlardı
Yıldızları mı arzulardı bilmem
Benim yanımda bahtiyardı
Mehmet Şentürk
20 Eylül 2020 – Aydın, Ilıdağ Köyü