Yedi Cevapta Çeçenya ve Kafkasya (6)

SORU: Malum şu an yönetimde Kadirov var. Zaten kendisi baskı ve işkenceyle yönetimini devam ettirmeye çalışıyor.  Şu an İngiltere’de sürgünde olan Ahmed Zakayev, Çeçen siyasetinde belirleyici bir etki oluşturabilir mi? O ve mücadelesine bakış açınız nedir?

CEVAP: Sanırım sorunuz sadece Zakayev’le ilgili değil. Sorunun başında Kadirov’dan da bahsettiğinize göre, bu konudaki düşüncemi de sorduğunuzu varsayıyorum.

Ben hadiseleri, büyük fotoğrafı gözden kaçırmamaya çalışarak tahlil etmeye çalışıyorum. Şunun ne yaptığı, bunun ne dediği çok önemli değil; Çeçenistan konusunda da öyle. Kaldı ki, yakın tanıdığım birkaç insan dışında,  bugüne kadar Çeçenistan’la ilgili ayakları yere basan bir inceleme, araştırma, analiz de hiç görmedim. Konu Çeçenistan olduğunda, bilgi ve değerlendirmeden çok, sürekli internet manyaklarının hezeyanlarına benzer şeylerle karşılaşılıyor.

Çeçenistan’da zulüm konuşulacaksa, bunu sadece Kadirov döneminde yaşanan bazı hadiseleri allaya pullaya anlatarak yapmak bana göre eksik olur. Bir bütün halinde bakmak gerekir. Zulüm dediğiniz şey nedir? İnsanların ölmesi, özgürlüklerinin gasp edilmesi, temel haklarının ellerinden alınması vb. değil mi? O zaman kimse neden Rusya’nın işgaliyle ve kendisini bu işgale karşı konumlandırdığı yere nisbetle konuşmaya başlamıyor? Önce oradan başlayıp Kadirov yönetimine kadar bir bütün değerlendirme yapmak mı adil, yoksa berduşun zikir çekmesi gibi, olur olmaz her mevzuda zulüm konusunu Kadirov’a havale edip, 400 yıldır yaşananları çaktırmadan görmeze yatmak mı?

Veya vahhabilerin, selefilerin yaptığı gibi şuna buna “mürted” veya “kafir” dememi bekliyorsanız bunu da benden duyamazsınız.

Ha zulüm konuşacaksak, dediğim gibi önce Rusya’nın işgalinden başlayalım, sonra bu işgal karşısında Rusya’ya tek kelime edemeyen, hatta destek veren Müslüman devletler ve cumhuriyetlerin işgal ortaklıklarını ele alalım, binlerce Çeçen’in başına her dakika bombalar yağarken İçkerya’yı bir tane bile Müslüman ülkenin tanımamasına geçelim. Muhtemel petrol boru hatları uğruna, toplu mezarlara doldurulan Çeçenleri görmeze gelen kahraman dünya lideri(!) Müslüman politikacılara gelelim. Neden buralardan başlamıyoruz? Nasıl? Daha bunlardan birkaç cümle ile bahsederken bile kafanızdaki “zulüm” tablosu değişiyor ve söylediklerimden hoşlanmıyorsunuz değil mi? Muhtemelen birçok insana da sıkıcı geliyordur. Ama adil olan bu; Çeçenlerin uğradığı zulümlerin başlangıç noktası Rusya, Rusya’yı kınamaya bile korkan Müslümanlar, Rusya’ya destek veren Müslüman devlet ve cumhuriyetler. Ben bu konuya buradan başlarım. Varsa düşüncelerine güvenen, buyursun karşılıklı konuşalım.

Ha, Kadirov şuna şöyle yaptı, buna böyle yaptı gibi bir noktadan başlamak isterseniz ben böyle bir noktadan başlayarak kimseyle “zulüm” konusunu tartışmam. Kadirov, bir sonuçtur. Yönetimine “zulüm” diyenler de var ve Çeçenistan’da onu seven bir sürü Çeçen de var. Bunlar her ülkede yaşanan şeyler.

Ama şu kadarını söyleyeyim; siz bunu Kadirov’a sorsanız, o da muhtemelen size şunları diyecektir: Benim de babamı öldürdüler. İnsanları fidye için kaçırıp başlarını kestiler. Yabancı unsurlar, şeriat mahkemesi kararı diyerek, sokaklarda tüfeklerle insan taradılar. Falan filan. Konu onun açısından da bu noktaya döner. Bu hususta elbette benim de düşüncelerim ve hissettiklerim var ama “zulüm” konusunun bir kişiyle sınırlı kalmaması için hep şunu söylüyorum: Zulüm, Kadirov’la başlamadı; samimiyseniz en baştan başlayarak konuşalım. Ha birilerine sövüp sayacaksak, bunu bir çay sohbetinde yapabiliriz ve emin olun bir çok kişiden daha orjinal argo cümleler kurabilirim. Sonra da kalkıp evlerimize gideriz. Daha öceki sorularınızdan birinde Çeçen imajının “terör” yakıştırması yüzünden etkilendiğinden bahsetmiştik değil mi? Çeçen imajının, bu tartışmalardan etkilenmediğinden emin miyiz peki? Açık söylüyorum, ben emin değilim. Örneğin binlerce kişinin dışarıdan sürekli “Rus kuklası oldular” demesi, orada belki de hiç arzu etmedikleri şartlarda yaşama tutunmaya çalışan insanları nasıl etkiliyor hiç düşündük mü? Veya daha önce Çeçenleri seven milyonlarca insan, bu “Rus uşağı” yakıştırmasından nasıl etkileniyorlar? Ve zihinlerindeki Çeçen imajına ne oluyor? Var mı bir düşünceniz? Şimdi ben yakın çevremde de bu cümleleri kurmaya başladığımda herkesin yüzünde bir hoşnutsuzluk hissediyorum. Ama kimse “temennilerini mi dile getiriyorsun, yoksa durum tespiti mi yapıyorsun?” diye sormuyor. Bunlar konuşulmaz konular değil ki; bunu söylemiyorum. Ama bunların propagandası yapılmaz. Şunu, bunu geç; kendi halkına zarar verirsin. Biraz da halkının güzellliklerini anlatsan ne olur? Dünyanın diğer insanları senin halkını güzellikleriyle tanısa; bunların propagandasını yapsan neyin eksilir? Ve daha sonra “bakın bu güzelliklerimiz işgal altında işte” desen, daha mı az hizmet etmiş olursun? Aslında bu noktada konu siyasi mücadele, siyaset dili, teşkilatçılık, propaganda vb. konularına kayar aslında ama dediğim gibi burada bunlara girmiyorum. Bunları geniş izah edeceğim.

Gelelim Zakayev’e. O da Kadirov gibi bir sonuçtur. İkisi de bir sürecin sonuçlarıdır ve ikisi de bir sonraki aşamada yaşanacakların sebeplerinden birer sebeptir. Ne sürekli birini övgülere boğarak, ne de diğerini her laf açıldığında mürted ilan ederek bir şey elde edemezsiniz. Sadece kendinizi tatmin edersiniz. Zaten şöyle bir etrafa göz atarsanız, bu dil ve mantık ile siyasi mücadele çerçevesinde Çeçen halkının kâr hanesine geçecek bir şey elde edilemeyeceğini, bir sürü örnekte görerek kendiniz kolayca anlarsınız.

Zakayev, 90’lı yılların başından beri bağımsızlık mücadelesinin içerisinde yer almış bir insan ve aslında çok ilginç bir karakter. Sanatçı olarak yaşamını sürdürürken ve sanatçı olarak tanınırken, savaşın içerisinde askeri ve siyasi yetenekleriyle adeta yeniden doğmuş bir adam. Doğrusu dünyada az görülür böyle adamlar.

1991’de Çeçen Tiyatro Sanatçıları Birliği Başkanı iken, 1994’te kurulan hükümette Kültür Bakanı. Aynı dönemde Rusların saldırısının ardından görevinden ayrılıp, bir nefer olarak cepheye koşuyor. İlk başta, Hamzat Gelayev’in birliğinde bir askerken yetenekleriyle sivriliyor ve sonraki günlerde onu ilk kez bir askeri birliğe komuta ederken, stratejik önemi olan bir köy savunmasında görüyoruz. Devamında elde ettiği başarılar onu Urus Martan’da karargâh komutanlığına götürüyor. Sonrasında Tuğgeneral rütbesi ve hemen devamında da 1996 yılında bütün Batı İçkerya savunma hattının komutanlığı.

Yetenekleri, onu kısa süre sonra Cahar Dudayev’in yerine geçici devlet başkanı olan Zelimhan Yandarbiyev’in güvenlik danışmanı yapıyor. Rusya ile yürütülen barış görüşmelerinde de önlerde onu görüyoruz. Ve daha sonra Aslan Maskhadov hükümetinde yer alıyor. Çatışmalar yeniden başladığında, Aslan Maskhadov tarafından Avrupa temsilcisi olarak yurt dışına gönderiliyor ve bir daha da geri gelemiyor.

Kısaca böyle bir adam Ahmed Zakayev.

Ama şu var ki, Zakayev’den dünya gündemine oturtulabilmiş bir siyasi mücadele beklemek hata olur. Bu noktada onun sanatçı yetenekleri daha ağır basıyor. Hareketi tavandan tabana yayacak, dünya gündemine taşıyacak, siyasi mücadeleyi geliştirerek sürdürecek bir teşkilat geleneğinin karargâhını ve organlarını inşa edebileceğini sanmıyorum. Şahsen, bağımsızlık mücadelesini sembolik olarak sürdüren aydın bir şahsiyet olarak saygı duyuyorum. Bunun için üzgünüm ve ben de bu durumdan hoşlanmıyorum ama bunun ötesine geçebileceğini sanmıyorum. Buna ne şartlar müsait ne de kendisinin etrafında bu şartları oluşturabilecek kadrolar mevcut. Siyasi mücadele ve teşkilatçılık çok başka bir iştir.

Dudayev’in de elindeki imkânlar da çok kısıtlıydı. Öyle sanıldığı gibi çok yetişmiş on binlerce askeri, uçakları, tankları yoktu. Ama Dudayev, teşkilatçılığı ve siyasi mücadele yeteneği ile bağımsızlık mücadelesini kısa sürede ülkesinin köylerine kadar yaymayı, dünya gündemine taşımayı, her kıtada müttefikler edinmeyi bildi. Her şeyden önce Dudayev’in “fikirleri” vardı. Bakın bu çok önemli bir nokta. Dudayev, Rusya ile sadece silahla çatışarak bir mücadele yürütmedi. Dudayev, Çeçen halkının dünya medeniyetleri arasındaki yerini belirledi ve bunu kıvırmadan ilan etti. O, Çeçenleri sadece bir silahlı çatışmaya sürüklemedi, lideri olduğu millete bir ruh üfledi. Çok açık söylüyorum; Dudayev’in dost kazanması kadar düşman kazanmasının da sebebi budur ve bu, Çeçenlerin bağımsızlık mücadelesinin ve bu mücadelenin fikrî temelinin, Çeçenlerin daha önce koparıldığı “Türk-İslam medeniyetine” dönüş eksenli olmasıdır. Dudayev tam bu niyetini ve hedefini ilan ettiğinde müttefiklerini oluşturmuş ve bir o kadar da düşman kazanmıştır. Bunu ben iddia etmiyorum; birçok konuşmasında bunu kendisinin dile getirdiğini herkes hatırlar. Bu hususa, daha önce bahsettiğim çalışmamda çok geniş yer vereceğim. Hatta çalışmamın temeli bu olacak inşallah.

Ahmed Zakayev konusuna geri dönersek, dediğim gibi kendisini ileri görüşlü, yetişmiş bir devlet adamı olarak görsem de, ondan bir mucize beklemiyorum. İçkerya hayalini sembolik olarak yaşatması bile takdire şayan. Ama bunun ötesini beklemek, her şeyden önce ona haksızlık ve bütün işleri ona havale eden sözde mücadele adamları gibi, topu sürekli taca atmak olur. Benim görüşüme göre zaten de öyle oluyor. Şahsıma soruyorsanız; ben topu taca atmam. Mücadele şartları varsa mücadele ederim, şartlar yoksa oluşturmaya çalışırım, şartlar da oluşmuyorsa içimdeki ateşi diri tutmaya çalışır ve hiç değilse çevreme bu ateşi yaymaya çalışırım ama yapamadıklarımı başkasına havale edip, ertesi gün yapılması gerekenler hakkında nutuk çekmem. Bu ahlaksızlık ve ilkesizlik olur.

Bakın bir örnek daha vereyim. Rusya’nın saldırılarının, planlı bir yıldırma harekâtına dönüştüğü ve sivillerin kitlesel hedeflere dönüştüğü bazı hadiseler var. Bunlardan en önemlisi ve ilki Samaşki katliamıdır. Neden Samaşki? Şu yüzden… Samaşki köyü, Rusların Grozni yenilgisinin ardından planlanan bir soykırım, katliam ve yıldırma saldırısı, yani kitlesel büyüklükte bir terör saldırısıdır. Bir tek silah patlamayan Samaşki, Grozni yenilgisinden sonra Rus ordusu tarafından tamamen yok edilmiştir. Şimdi uzatmamak için detaylarına girmiyorum ama çalışmamda inşallah bu konuyu da sebepleri, sonuçları, Çeçen halkı üzerindeki tesirleri açısından ele alacağım. Şimdi bunu neden örnek verdim? Şu yüzden. Samaşki katliamı, Çeçen sivil direnişini büyük ölçüde etkilemiş bir saldırıdır. Ama Ahmed Zakayev’den mucize bekleyenler de, Kadirov’a sövüp saymaktan başka işe yaramayanlar da bu hadisenin ve benzeri hadiselerin öneminin farkında bile değiller. Bunun ve benzeri hadiselerin öneminden haberiniz yoksa bu sizin siyasi ve askeri mücadele yürütebilecek ve örgütleyebilecek yeteneklerinizin olmadığı anlamına gelir. Bugün dünyada herhangi bir yerde “Samaşki neresi?” diye sorsanız kimse bilmez ama orta doğunun neredeyse bütün şehir isimlerini birçok insan bilir ve bu bizim eksiğimizdir; birçok konuda olduğu gibi. Ama Grozni savunmasını herkes kendi planlamış gibi anlatır durur. Şimdi şuncağız şuur seviyesinden bile uzak, birtakım cümleleri tekrarlamaktan başka iş yapmayan insanlarla Zakayev neyi, nasıl ve ne kadar yapabilir? Bunu söylemeye çalışıyorum ve bu sadece küçük bir örnekti. Kendisine Allah’tan sağlık ve huzur diliyorum. Ve bu güne kadar yaptıkları için minnettarım. Allah razı olsun.

Mücadelesi hakkında ne düşündüğüme gelince. Ben İçkerya idealini benimsemiş, Çeçenlerin Türk-İslam medeniyeti içerisindeki yerini almasını isteyen, bağımsız bir İçkerya’da belediye temizlik işçisi olmaktan şeref duyacak bir adamım. Ve birçok insanın aksine ben İçkerya’yı şu an bile görüyorum. İşte orada, bütün ihtişamiyle, ışıl ışıl parlayarak vaktini bekliyor. Bize düşen dedikodu değil; o günü hazırlayıp, hazırlanmak. Doğru kurulmuş, sadece bir cümleyle olsa bile. Allah bana da, herkese de bunu soracak.

Şamil İGDE

Devam edecek…

 

Yazan Şamil İGDE - Nis 2 2021. Kategori Dünya, Gündem, Politika, Türk İslam, Yazarlar. Bu yazıya yapılan yorumları takip edebilirsiniz RSS 2.0. Bu yazıya yorum yapabilir ve geri izlemede bulunabilirsiniz

Yorum yaz

Göndermeden önce alttaki eksik işlemi tamamlayınız. *

Ebed Bizimdir - Kuzey Kafkasya bölgesi ağırlıklı olarak, Türk-İslam coğrafyasından özel haberler, yorumlar ve makaleler.