Söyle Bize Mansur
Ah! O ne yiğit bir önderdi
Sanki Rus’un kibrini, toz toprak içinde çiğnemeye doğmuştu
Kuzey’in bu lanetli ırkıyla savaştı ve yendi
Söyle bize Mansur
Söyle bize
Neden savaşçı çocuklarını yalnız bıraktın?
O’nun adı Tatar ordusu için sevinç ve umuttu,
Altın gibi parlak, Cennet bahçeleri gibi güzeldi.
Yavruları yitmiş bir kaplan düşünün
Onun acımasız ve heybetli yürüyüşü vardır ya?
İşte Mansur düşmana ölüm saçarken,
Ondan daha da korkunçtu.
Ve düşmanla savaşınca,
Geride sadece bir harabe bırakırdı!
Bir alageyik tepeden tepeye seker
Ve hiçbir ok onun hızına yetişemez ya?
İşte Mansur’un adımları savaşırken,
Ondan da hızlıydı!
Şimdi lanetli Ruslar,
Babalarımızın topraklarını yağmaladılar.
Uyu Mansur uyu
Artık bitti.
Vatanını yağma ettiler
Diz çöküp dua edelim
Allah o lanetli düşmanı
Senin yıldırım ve şimşeklerinle yok etsin
Akbabalar onları yem yapsın
Kanlarında sulansın
Ağla ey Tatar halkı ağla,
Çünkü ölüm Mansur’un da kaderiydi.
Not: Nakledene göre, Albay Edmund Spencer bu şiiri Mansur’un ölüm haberinden sonra Ruslardan takibinden kurtulup Çerkezlere sığınan bir Nogay yerel liderin ağzından duymuş ve kaydetmiş. Yaşlı savaşçı bu şiiri okurken ağlamış.