İmam Şamil’i Kadirov’a Karşı Savunmak

Şamil’i Kadirov’a Karşı Savunup, Rusya’ya Karşı Sessiz Kalma Trajedisi

Çeçenistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Ramzan Kadirov’un, bir gazetecinin İmam Şamil hakkında sorduğu soruya verdiği cevap, Kafkas kökenli halklar arasında, son yıllarda yaşanan “derin tartışmalara” bir yenisini daha ekledi.

Her şey, Ramzan Kadirov’un, bir gazetecinin İmam Şamil hakkındaki sorusuna “İmam Şamil’in İslami yönünü ve hassasiyetini biliyoruz. O’na tabi ki saygı duyuyoruz. Ancak neden 25 yıl boyunca Çarlık ile savaşıp sonra mücadeleyi bıraktı? Neden halkını ve Çeçenya’yı yıkıma terk etti? Kafkasya’da ve Çeçenya’da mücadele devam ederken neden teslim oldu?” şeklinde verdiği cevapla başladı.

Aslında İmam Şamil hakkında ilk eleştiri değil bu… Eleştiri bir yana, İmam Şamil tarih sahnesine çıktığı günden itibaren, yaşadığı zaman diliminde de eleştirilerle karşılaştı. Hatta doğruda silahlı saldırılara da uğradı.

Örnek verecek olursak; İmam Şamil, yürüttüğü savaş sırasında en ciddi ve yakın “eleştiriyi” annesinden gördü. Meşhur hikayedir; annesi oğluna, Çeçen köylerinin neredeyse tamamının yıkılıp yakıldığını, çok sayıda insanın ölmekte olduğunu söyler ve artık savaşı bitirmesini ister. Gerisi malum; İmam, bir mahkemeyle annesini cezaya çarptırır ve cezasının fiziki infazını varisi olarak kendisi üstlenir.

Yine yaşadığı zaman diliminden eleştirinin ötesinde bir silahlı saldırıya örnek verecek olursak; İmam Şamil’in, savaşı yaymak, Çerkezleri “gazavata” dahil etmek ve alan hakimiyetini genişletmek maksadıyla Çerkez topraklarına gönderdiği ilk naibi Hacı Muhammed, 1844 yılında Çerkezler tarafından öldürüldü ve Çerkezler Rusya’ya karşı savaşmayı o dönemde kabul etmediler.

Şamil’in katibi Muhammed Tahir Karahi’nin hatıratı, İmam’ın özellikle Dağıstan’da yaşadığı bu tip hadiselerle doludur.

Örneğin Muhammed Tahir Karahi, Dağıstan’ın Ensal ahalisinin, Çeçenistan’a geçmeden önce defalarca Şamil’i öldürmek için harekete geçtiklerini aktarır.

Yine aynı dönemde, Dağıstan’ın Aşilta yerleşim biriminin sakinleri, yaklaşan savaşı sezerler ve aralarından birini elçi olarak Şamil’e yollarlar. Gelen elçi, kendi kadılarının haberini getirdiğini ve Aşilta ahalisi adına kadı efendinin “bu (gazavat) fitnenin bitmesi için Şamil aramızdan çıksın gitsin” dediğini iletir. Bu olayın ardından, Dağıstan’ın Ensal ve Aşilta ahalisi, Şamil’in amcasını rehin alırlar ama sonrasında Şamil ve adamlarının geldiğini duyunca kaçarlar.

Aynı hatırattaki kayıtlara göre, Dağıstan’ın Akaltçi bölgesinin ileri gelenlerinden Elder, bir gün ahaliyi toplar ve İmam Şamil ve gazavat hakkında şu sözleri söyler:

“Avarlar! Bu mürid köpeklerinin bizi soyup mahvetmelerindense Rusları çağırmak daha akıllıca olmayacak mı? Onlar evlerimize yerleşmeyecek ve en son ekmek kırıntılarımızı da almayacaklardır. Onlar (Ruslar) cesur ve cömerttirler.”

İmam’ın, oğlu Cemaleddin’i Ruslar’a rehin verdiği Ahulgoh Savaşı bitiminde Dağıstan’dan çıkıp Çeçenistan’a geçişi de şiddet sahneleriyle doludur. Dağıstan’ın Ahulgoh bölgesinde aylar süren savaşta, çok büyük bir direnişe rağmen sadece 10-20 kişi kadar kalan efradıyla geri çekilmek zorunda kalınca, peşine düşen ve ateş açarak kendilerini öldürmek isteyen Dağıstanlılara şöyle seslenir İmam: “Sizinle yine görüşeceğiz Rus köleleri ve üç ay sonra elimdeki kılıcımla sizi ezeceğim!”

Muhammed Tahir Karahi’nin hatıratına bakılırsa, İmam Şamil Dağıstan’da bulunduğu dönemde, Ruslardan çok Dağıstanlılarla çatışmak zorunda kalmış ve nihayet Ahulgoh Savaşı sonrasında, Dağıstanlıların kendisini öldürmek için açtığı ateş altında Çeçenya’ya geçmişti.

Şamil, kendi halkına olan güvenini o derece kaybeder ki, Çeçenya’ya geçtikten sonra, kendisine üzülmemesini ve en kısa sürede emrine 3.000 asker vereceğini söyleyen Çeçen ileri gelenlerinden Cevad Han’a şunları söyler:

“Memleketinize (Çeçenya’ya) Avaristan taraflarından gelenler olursa, onları buradan derhal çıkarınız! Müritlerden veya ulemadan olduğunu söyleyenler olursa iyice araştırınız, ancak ihlaslı müritlerden iseler izin veriniz!” (Çeçenler 90’lı yıllarda Rusya ile savaşırlarken de Avarların engel çıkardığı, bu duruma mukabil Dudayev’in, yine bir Dağıstan kavmi olan Lezgilerle dayanışma arayışı içinde olduğu birçok vesikada mevcuttur…)

Yine anı hatıratta nakledilen bir hadiseye göre, Şamil’e Çeçen tarafından bir adam gelir ve kendisini kendi yaşadıkları bölgede şeriatı uygulamaya ve birlikte Ruslarla savaşmaya çağırır. Eğer erkeklerin davetine icabet etmeyecekse, kadınların gelip kendisini davet edeceğini söyler. Bunun üzerine duygulanan İmam Şamil, Dağıstan’da yaşadığı olayları anımsar ve gözlerindeki yaşı silerken etrafındakilere şunları söyler:

“Kendi kavm-ü kabilemiz riyaset davasına düşerek dağıldığı ve İslam memleketlerinin Ruslar tarafından istilasına badi olduğu halde, Cenab-ı Hakk bize uzaktakileri yardımcı ve destekçi olmak üzere gönderdi. İnşallah muvaffakıyet de ihsan eder.”

Yani bakıldığında, aslında İmam Şamil Dağıstan yüzünden çok muzdariptir ve mücadeleye başladığı günlerden itibaren, Dağıstan’da yaşadığı süre boyunca sürekli eleştiriler, tehditler ve doğrudan saldırılara maruz kalmıştır. İmam, Çeçenistan’a geçip, Çeçenlerle birlikte Ruslara karşı savaşmaya başladığında da Dağıstan’dan münferit katılımlar dışında, kayda değer bir yardım görmemiştir.

Bu duruma mukabil, İmam Şamil’in Dağıstan’ı terk edip Çeçenistan’a geçmesinin asıl sebepleri çok açıktır. Çeçenistan, İmam Şamil öncesinde de Rusya işgalciliğiyle mücadelenin merkezi konumundadır ve Çeçenler, Kuzey Kafkasya’da Rusya ile mücadelelerin motor gücü, Çeçenistan da bu mücadelelerin karargahıdır. Tarih boyu bu durum değişmemiştir. Yani İmam Şamil’in Dağıstan’ı terk ederek ve Dağıstanlılarla defalarca kere çatışarak-savaşarak Çeçenistan’a geçmesi, Çeçenler arasında yaşamayı tercih etmesi, tesadüfen aldığı bir karar değildir. O, Çeçenleri diğer Kafkas boylarından ayıran hususları çok iyi bilmektedir ve Kuzey Kafkasya’da yürütmek istediği gazavatın, Çeçenler ile mümkün olacağını çok iyi bilmektedir.

Günümüze dönersek…

Düne kadar Dağıstan ahalisi tarafından yukarıda anlatılanlar gibi yüzlerce eleştiri, hakaret ve saldırılara maruz kalan ve Ruslara karşı hiç savunulmayan, sadece doğum günleri ve ölüm günlerinde hatırlanıp birkaç dua ile anılan İmam Şamil, bugün Kadirov’un birkaç cümlelik eleştirisi vesilesiyle neredeyse Çeçenya ve Dağıstan arasında savaşa bile sebep olacak bir şiddette savunuluyor.

Eğer bir adaletsizlik ve haksız eleştiri veya saldırı varsa, İmam Şamil savunulsun elbette. Ancak tepkilerinin “kalitesi, doz ve seviyesi” Dağıstan tarafının samimi olmadıkları izlenimi uyandırıyor. Yani Dağıstanlılar aslında bu kadar şiddetli bir şekilde İmam Şamil’i mi savunuyorlar yoksa Rusya’nın derin güçlerinin de gazıyla (daha önce Şamil Basayev grubunun eyleminde Dağıstanlı Rus yanlıları benzer oyunlar oynamışlardı), hızla uluslaşan ve yakın gelecekte bağımsız bir devlet kurmaları kaçınılmaz olan Çeçenleri Kafkasya’da yalnızlaştırmanın adımlarını mı atıyorlar? Şu anda net bir şey söylemek zor.

Ama net olan şey şu ki, Kadirov üzerinden Şeyh Şamil’i savunuyor gibi yapan kesim samimi değil. Neden derseniz? Samimi olsalardı, anlaşmayı bozarak İmam Şamil’i Kaluga’da iyice yaşlanana kadar esir tutan Rusya’ya da en az Kadirov’a gösterdikleri gibi tepki göstermeleri, İmam Şamil’in hatırasına bu çerçevede de sahip çıkmaları gerekirdi. Ama bu çerçevede bir tepki henüz görmüş değiliz. Kadirov’un İmam Şamil eleştirisinin dozuyla, Rusların anlaşma yapmalarına rağmen İmam Şamil’i yıllarca esir tutmaları karşılaştırıldığında, bu gün Dağıstan’da Kadirov karşıtı gösteri yapanların samimi olduklarına inanmak güç. Şöyle bir çelişkileri çıkıyor ortaya: İmam Şamil’i eleştirene karşı mı savaşacağız, yoksa onunla savaşıp, ona saldırıp ve onu esir edip yıllarca hapsedenlere mi?

Kadirov’un eleştirisine gelince…

Kadirov iktidarının meşruiyeti ve bu çerçevede tartışmalar, adil olmamamıza mazeret değildir. Kadirov’un ifadelerinde eleştiri var evet ama İmam Şamil’e bu sözlerin neresinde hakaret olduğunu bir akıl sahibi göstermelidir. Kadirov, İmam Şamil’i eleştiriyor evet ama “ona saygı duyuyorum” diye de ekliyor. Bu nasıl bir hakarettir?

Tarihsel bir eleştiri (şahsen katılmasak da) mahiyetindeki birkaç cümle hakaret içermiyorsa, neden ısrarla “İmam Şamil’e hakaret edildiği” manşetleri atılmaktadır?

Görünen o ki Kadirov’un sözleri, ne yaptığını bilen bir kesim veya güç tarafından bilinçli olarak çarpıtılarak ve “İmam Şamil’e hakaret” denilerek servis ediliyor. Bu, Türkiye’de de bilinçli veya bilinçsiz olarak yapılıyor.

Örneğin bazı haber haber ajanslarının bu konuyla ilgili ilk haberlerinin başlığı “Kadirov, İmam Şamil’i eleştirdi” şeklindeyken, aynı içerikteki seri haberlerinin en sonuncusunun başlığının “Kadirov’dan İmam Şamil’e hakaret” olması bize göre normal bir durum değil; tesadüf hiç değil.

Ayrıca bu kesimlerin, 100 yıldır kafası Moskova’da müzede, gövdesi Azerbaycan’da medfun bulunan Dağıstan’ın halk kahramanlarından Hacı Murat’ın durumuyla ilgili Rusya’yı hiç protesto etmemeleri; sakal bıraktı diye “aşırılıkçı” denilerek tutuklanan, kolları bacakları FSB dehlizlerinde kırılan Dağıstanlı gençler için ellerini bile oynatmamaları, İmam Şamil konusunda da samimiyetlerinin ipuçlarını peşinen veriyor aslında.

Kadirov’un Moskova’yla ilişkilerini garantiye almak için de İmam Şamil’i eleştirmeye ve böyle çocukça bir plana ihtiyacı yok. Ama tam tersine, Kadirov’un sözlerini çarpıtarak, Kadirov üzerinden Kafkasya’da Çeçenleri yalnızlaştırmak isteyen bazı “Rus derin güçlerinin” ve uzantılarının, bu tip hadiseleri çarpıtarak servis etmesi daha mantıklı bir ihtimal olarak görünüyor. Zira, 1990’larda nüfuslarının yarısını kaybeden Çeçenlerin nüfuslarının yeniden milyonun üzerine çıkması, Çeçenlerin hızla ulus bilinci ve refleksleri edinmiş bir topluma dönüşmesi, Rusya için Kuzey Kafkasya’da uzun-kısa vadeli ama ileri zamanlı kesin ve büyük bir tehdit. Ve Rusya’nın, er veya geç mutlaka karşı karşıya kalacağı bu tehdidin karşısına 1990’lardaki gibi kendisi değil ama “kendisi gibileştirdiklerini” çıkarması veya bunu şimdiden planlaması pek mümkün. İşin doğrusu, halen Çeçen halkının bağımsızlık yanlısı bir kesiminin muhalif olduğu Kadirov, fevri ve kavgacı karakteriyle ve içinde yaşadığı bölgenin istismara müsait oluşuyla, Rusya merkezli bu tür “derin” tuzaklara düşürülmeye de müsait.

Kıyaslamak gibi olmasın ama 1990’lı yılların Çeçen lideri Cahar Dudayev de bu tür eleştirilere uğramıştı. Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan ettiği yıllarda, Çeçen milli paralarının üzerine İmam Mansur gibi tarihi şahsiyetlerin ve Çeçen milli sembollerinin resimlerini bastıran Dudayev hükümeti de İmam Şamil’in resimlerini paraların üzerine basmadıkları için eleştirilmişlerdi ama dönemin şartlarında bu fitne dar bir çevreyi aşamadan, kısa sürede kendiliğinden yok olmuştu.

Aslında benzer bir sürü olayla doludur Kuzey Kafkasya gündemi ve tarihi. Rusya’nın işgalci politikalarıyla zerre kadar sorunları olmayan bir çok çevreden, çeşitli vesilelerle ve zaman zaman, asırlarca Rusya ile savaşmış Çeçenlere dair her şey eleştiri konusu olmuştur ve olmaktadır. İşin tuhafı bu çevreler Çeçenlere saldırırlarken, tıpkı bu gün İmam Şamil meselesinde olduğu gibi, Rusya ile mücadele etmiş kişileri de Çeçenlere karşı savunmaktalar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur anlamak zor.

Asırlarca Rusya ile savaşan Çeçenlerin tarihinde İmam Şamil, 25 yıllık bir zaman diliminde rol oynamıştır. Bu açıdan bakıldığında esasen Çeçenlerin, tarihsel tartışmalarda İmam Şamil’i eleştirmeleri “gayrı ahlaki” değildir. Zira İmam Şamil, artık Çeçenler ile birlikte anılan bir şahsiyettir ve Çeçenlerindir. Gayrı ahlaki olan, Şamil’in mücadelesini sahiplenmeyen ve bu noktadan Rusya’ya karşı hiçbir tavrı olmayan çevrelerin, sırf Çeçenlere saldırmak için, İmam Şamil’i savunuyor rolü yapmalarıdır. Kaldı ki bu çevrelerin bir çoğunun, “din alerjileri” sebebiyle aslında İmam Şamil’i hiç sevmedikleri de Kuzey Kafkasyalı halklar tarafından bilinen bir husustur.

Şunu da altını çizerek not etmek gerekir ki, İmam Şamil’i, onun mücadelesini idrak ederek savunan samimi insanlar, bu tartışmanın dışındadır. Ama onlara da, adil olmak ve Rus işgalciliği ile hiç bir dertleri olmadığı halde İmam Şamil’i savunuyor rolü yapan kesimlere karşı tavır sergilemek görevi düşmektedir.

Şimdi bunların hepsini bir kenara bırakalım ve birkaç soruyla bitirelim.

1- İmam Şamil’i Kadirov’un eleştirisi karşısında savunanlar, aynı İmam Şamil’in yolunu, mücadelesini ve hatırasını Rusya’ya karşı neden savunmuyorlar?

2- Kendisi de Rusya’yla anlaşma yapan Kadirov, İmam Şamil’e “Rusya’yla anlaşma yaptı” gerekçesiyle hakaret edecek kadar aptal olabilir mi?

3- Kadirov, İmam Şamil’e hakaret etmiş midir?

4- Hakaret etmişse “hakaret kelimesi veya cümlesi” nedir? Etmemişse bu olay üzerine “hakaret etti” diyerek konuyu bilinçli olarak servis edenler kimlerdir ve amaçları ne olabilir?

5- En ufak protesto gösterisinde gözaltıların ve tutuklamaların yaşandığı Dağıstan’da, İmam Şamil gibi Rusya’ya karşı 25 yıl savaşmış bir liderin savunulduğu gösteride kaç gözaltı yaşanmıştır? Dağıstan’da aynı gösteri Hacı Murat, Mansur, Gazi Muhammed, Dudayev için yapılabilir mi? Yapılabilirse neden yapılmıyor? Yapılamıyorsa İmam Şamil’i savunmak için tertiplendiği söylenen gösterinin, “yapılabilir” olmasını sağlayan özelliği nedir?

6- Çeçenler mi “tezgaha” gelmektedir, yoksa Dağıstanlılar mı?

7- Bu tezgah kimin tezgahıdır?

8- Kadirov, İmam Şamil’i Ruslarla savaştığı için mi eleştirmiştir, yoksa savaşı bıraktığı için mi eleştirmiştir? Buna mukabil Kadirov üzerinden İmam Şamil’i savunur gibi yapan bazı kesimler, İmam Şamil Rusya ile savaştığı için mi onu savunmaktalar, yoksa İmam Şamil onlar için sadece folklorik bir figür müdür?

9- İmam Şamil’i ve mücadelesini savunmanın yolu, onu birkaç cümleyle eleştiren Kadirov’u ve her vesileyle Çeçenleri protesto etmek midir, yoksa onu ve Dağıstan’ı (ve hatta Çerkesya bölgesini) esir eden Rusya yayılmacılığı ile mücadele midir?

Kadirov şöyle demiştir, böyle demiştir, bunlar bir yana; hadiseler tarihsel sebepleri ve gerekçeleriyle incelendiğinde kazın ayağının hiç de bazı kesimlerin “göstermeye çalıştığı” gibi olmadığı anlaşılmaktadır. Kadirov yarın çıkıp “haydi İmam Şamil gibi Rusya ile mücadeleye başlıyoruz” dese bu çevrelerin tepkisi ne olur sizce?

Ve meşhur sözde denildiği gibi; şeytan ayrıntılarda gizlidir.

Şamil İGDE

 

Yazan Şamil İGDE - Ağu 14 2019. Kategori Gündem, Politika, Türk İslam, Yazarlar. Bu yazıya yapılan yorumları takip edebilirsiniz RSS 2.0. Bu yazıya yorum yapabilir ve geri izlemede bulunabilirsiniz

4 yorum - “İmam Şamil’i Kadirov’a Karşı Savunmak”

  1. Şamil Dağlı

    Yazıda maalesef ki yoğun bir kavim taasubu var verilen argümanların bir kısmı doğru olsa da büyük bir abartmanin olduğu da aşikar.İmam Şamil için dağıstani terk etti çeçenleri seçti gibi bir yaklaşım getirmek maalesef ki anca 21.yy da kavmiyetci düşüncelerin etkisiyle beraber mümkün olabilir o donem sadece Çeçenler değil birçok Dagli da İmam in yaninda bu mücadeleyi verdi .Dağıstan da geçen menfii olayları verdiğiniz gibi keşke müspet olayları da verseydiniz.Bir de anlamsız bir argüman olarak Dağlılar in söylediğiniz konularda neden konuşmadığını sormuşsunuz ;beyefendi bütün Daglilardan haberdar mısınız? O zaman Çeçenistan savaşında burada çırpınan insanları da bilirsiniz.Bugün de o insanlar ve birçok Dağlı Ruslara ve kukla yönetime olumlu anlamda yaklaşmıyor ,evet hepimiz biliyoruz oradaki yönetimlerin kukla olduğunu ve emin olun Kadirov kadar elestiriyoruz lakin hiçbiri Kadirov kadar zarar veremez .Kadirov kullandığı argümanlar ve Çeçen halkını maalesef ki dünyanın magandasi haline getirmesiyle beraber en göz önünde, en tahripkar olarak on plana çıkmaktadır.Birleşik Kafkasya idealine her donem inanmış ve inanmaya devam edecek bir insan olarak söylüyorum herhangi bir kavmi hedef almak ve tarihten süregelen bazı çatışmaları körüklemek yerine iki taraf adına da olumsuzlukları belirtmenizi ve bunların özellikle Rusya tarafından nasıl kullanıldığını göstermenizi beklerdim.Bunları neden elestirmiyorsunuz gibi bir yaklaşımla gelirken de bunları eleştiren geniş bir kitlenin olduğunu unutmayın derim.Son olarak da sunu ifade etmek isterim ki özellikle genç çeçen kardeşlerim arasında cahilliğin etkisiyle imam Şamile teslim olmaktan başka ne yaptı ? gibi veya daha galiz daha agir hatta küfre varan ifadelerle yorumlar var peki siz bunlara karşı ve bir halkın dünyanın magandasi haline getirilmesine karşı ne diyeceksiniz Şamil bey?Eğer ki bu yorumlar nerede derseniz kendi sosyal medya hesaplarinizin altına bakiniz ,sizden bunlara okkalı bir cevap beklerken bir kelime dahi göremedik maalesef.(Yorumda genel olarak olumsuz ifadelerim olmuş olabilir lakin Kafkasya üzerine yazdığınız yazıları genel olarak takip etmeye çalışıyoruz bazı noktaları lütfen bir kardesinizin sitemkâr ifadeleri olarak kabul edin )

    • Şamil İGDE

      Bakın… Yazıda kavmiyetçilik izleri olduğunuzu söylemişsiniz. Bu noktada haklısınız çünkü bu tip tartışmalar özellikle son dönemde benim mensup olduğum kavim özelinde artarak sürüyor ve ben de zaten kavmim çerçevesinde görüş belirtiyorum.

      Ama bu demek değildir ki ben Kuzey Kafkasyalı diğer akraba halklara savaş açtım…

      Burada bir tartışma konusu var ve konu İmam Şamil’in eleştirilmesi ve İmam Şamil’in savunulması. Ben de sizlere İmam Şamil’in ilk kez eleştirilmediğini, ilk kez saldırıya uğramadığını izah etmeye çalıştım. Peki neden? Şu yüzden:

      İmam Şamil’i savunmayı Kadirov’un eleştirisi üzerinden yapmak kolaycılıktır. Gerçek İmam Şamil savunması, onu Rusya’ya karşı savunmakla olur. Sizler, Kadirov İmam Şamil’i eleştirdi diye kızıyorsunuz ama Dağıstan devlet başkanı İmam Şamil’i Rusya’ya karşı savunmuyor diye neden kızmıyorsunuz? Gündeminiz neden hep Kadirov? Ben bu tavrı samimiyetsiz buluyorum ve ısrarla bunu dile getirmeye çalışıyorum.

      İmam Şamil’i savunun elbette. Ama sadece Kadirov’a karşı değil; ilk önce Rusya’ya karşı savunun. Ve onun mücadelesini hiç dert edinmeyen Dağıstanlı yerel işbirlikçilere karşı savunun. Gündeminizin ve eğer varsa mücadelenizin ekseni bu olmalıdır. Velev ki Kadirov dün dediklerinden geri adım attı ve özür diledi; bu Dağıstan’a ve İmam Şamil’e ne kazandıracak? Kadirov yokken, Dağıstan bağımsızlık savaşı verip İmam Şamil’in yolundan mı gidiyordu? Konu bu. Yoksa benim ne Dağıstan’ın yurtseverleriyle bir problemim var ne de diğerleriyle.

      Tekrar söylüyorum. Dağıstan ve Çerkesya yurtseverlerinin gündemleri Kadirov olmamalı; gündeminiz, kendi halklarınızı Rus işgaline karşı bilinçlendirmek olmalı. Kadirov’u eleştirmek te, küfretmek te, sevmek te, sevmemek te size hiçbir şey kazandırmaz. Siz Kadirov’a günde 5000 kere küfretseniz de, İmam Şamil’i Rusların esir aldığı ve Dağıstan’ı Rusların işgal ettiği gerçeği asla değişmez. Sizin mücadele için başlangıç noktanız da bu olmalı, gündeminiz de sürekli ve ısrarla bu olmalı; Kadirov değil.

      Bu arada… Samimi ve hakaret içermeyen her eleştiriyi mutlaka dikkatle incelerim. Sadece karnından konuşan, açıkça söylemediklerini ima ederek dile getirenleri dikkate almam… Sizin yazdıklarınızdan dolayı bir öfke duymuyorum rica ederim… Ama sizler de, yıllardır ve her fırsatta hatta sosyal medyada bile genç insanları yazmaya, görüşlerini dile getirmeye teşvik edip duran bir adamı klişe ithamların içine hapsedebilecekseniz diyecek bir şey yok… Her şeye rağmen, Kuzey Kafkasya ile ilgili her samimi emek sahibine, gerçek yaşamda da, internette de kapım açık olacak…

      • Şamil Dağlı

        Sizleri kadirovun diğer isbirlikcilerden daha fazla eleştirildiği konusunda hakli buluyorum Şamil bey lakin bunun sebeplerini de kendimce yorumda açıkladığım kanısındayım.Uluslaşma surecine girmek Kafkas halkları için yeni bir durum açıkçası ve buna bağlı olan sonuclarda ayni şekilde.Emin olun Rusya’ya karşı yapılan söylemlerimiz daha sert lakin sizin de belirttiginiz gibi Çeçenistan ve halkı ” Bağımsız Kuzey Kafkasya” mücadelesinin lokomotif gücü olmuştur bunun bir maganda eliyle önlenmesi ve Çeçen halkının diğer Kafkas halklarina yabancilastirilmasi beni üzen en temel sebeptir.Eğer ki birgün özgür kuzey kafkasya olacaksa bu hep beraber verilen mücadele ile olacaktır burada uluslaşma sureci lehte mi aleyhte mi rol oynar yoksa değişen dünya ile beraber yeni bir model mi önümüzde bunu beraberce göreceğiz.Size son bir soru olarak şunu sormuştum lakin cevabınızı göremedim özellikle Çeçen gençlerinin kadirov eliyle magandalastirilmasina karşı yorumlariniz nelerdir? (Bunu sizi bir kadirov destekçisi veya bu durumu kabullenen biri olarak gördüğümden değil ,yorumlariniza değer veren birisi olarak soruyorum).Kuzey Kafkasya adına samimi söylemleriniz için teşekkür ederim.(Biraz uzattım ama sunu da söylemek lazim boyle bir meselede Dağıstan – çeçenistan iliskileri ve Çeçenistan-Çerkesya ilişkilerini bir tutmak sizce ne kadar doğru olur ? Coğrafi olarak da kültürel olarak da Dağıstan ve Çeçenistan iç içe geçmiş ve tarihi süreçte yan yana durmuş hatta bundan yuz yıl öncesine kadar ayni bir bölge iken.Bunu kendi sahsi yasamimdan bile örnekle söyleyebilirim ailemin bir kanadı dagistanli bir kanadı da cecendir )

        • Şamil İGDE

          Değerli arkadaşım. Sorunuzun cevabını da içeren dört madde olarak cevap yazacağım.

          1- Var olma mücadelesi veren her insan topluluğunun dünya üzerindeki macerası, uluslaşarak devam ediyor. Her uluslaşan insan topluluğunun macerası da var olma mücadelesi ile sürüyor. Bunu kötü veya iyi olarak değerlendiremeyiz, bu tabii bir akıştır. Mühim olan “nasıl” uluslaşıldığı. Eğer iyi mi, kötü mü sorunuz bu açıdansa, buna şöyle cevap verebilirim: Hangi şartlar altında uluslaşıyoruz? Maalesef Kuzey Kafkasya halkları şu anda baskın Doğu Avrupa/Slav kültürü tesiri altında uluslaşıyorlar. Bu durum, siyasi problemlerden çok daha büyük bir problem. Ve konunun uzmanı olanlarca geniş geniş araştırılması gereken bir problem.

          2- İkincisi, Çeçenistan halkının “magandalaştırıması” demişsiniz. Bunu ne anlamda söylediğinizi tam olarak anlayamadım ama birkaç asırdır travma üzerine travma yaşayan bir halkın mizaç olarak diğerlerinden biraz daha sert özellikler kazanması, bana göre şaşırılacak bir şey değil. Bugün sizin “magandalaşmış” dediğiniz gençlerin birçoğunun annesi, babası, dedesi, çocuğu vb. daha dün Rus bombalarıyla yok edildiler. Bu travmaları birebir yaşamış ve her şeye rağmen yaşamaya tutunmaya çalışmış insanlardan, kibar bir İstanbul beyefendisi çıkmayacağı herhalde tahmin edilebilir. Buna sebep olan Kadirov değil, doğrudan doğruya Rusya ve genel anlamda İslam ülkeleri.

          3- Dağıstan ve Çeçenistan’ın tarih boyu yan yana olduklarını ve olmaları gerektiğini nasıl reddedebiliriz ki? Bakın sizin ailenizde Çeçen varmış. Benim büyük babaannem de Lezgi örneğin. Bu noktada biz de sizden farklı şeyler hissetmiyoruz.

          4- Bütün bunların bizler de farkındayız. Ama Çeçenlerin de birer insan olduklarını unutmamak lazım. Kardeş halkların, sizin gibi samimi kesimlerini tenzih ederek söylüyorum ki, Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlık mücadelesinde Çeçenler için en büyük engel hiç bir zaman Rusya olmadı; tam tersine 90’lı yıllarda olduğu gibi kardeş halkların içinden çıkan işbirlikçi ve yetkili unsurlar oldu; ki ben bu açıdan bakınca sadece Dağıstan veya Çerkes kimliği üzerinden değil, örneğin bir Çeçen boyu olan İnguşların yerel yönetimlerini de her vesileyle eleştirdim eleştiriyorum. Ama Kuzey Kafkasya’da tüm olumsuzlukları sadece Çeçenlerin içinden çıkan olumsuzluklara mal etmek adil değil. Bakın dikkat edin; Kadirov’u neden eleştiriyorsunuz demiyorum, neden söylemlerinizin mücadelesini ve mücadele geleneğini inşa etmiyorsunuz diyorum. Bunu derken de aranızdan birini hedef alarak konuşmuyorum; genele hitaben bir eleştiri yöneltiyorum. İltifatlarınız için de ayrıca teşekkür ediyorum… Vesselam…

Yorum yaz

Göndermeden önce alttaki eksik işlemi tamamlayınız. *

Ebed Bizimdir - Kuzey Kafkasya bölgesi ağırlıklı olarak, Türk-İslam coğrafyasından özel haberler, yorumlar ve makaleler.